29 Ocak 2011 Cumartesi

BARIŞMAK ÜZERİNE

Ne kadar uzun zamandır Moda’ya gelmemişim. Oysa ne çok severim bu semtin enerjisini. Dar sokaklar, birbirine yapışık düzen binalar, evlerden gözüken kütüphaneler. Sokaklar neredeyse günün her saati kalabalık, kaldırımlarda oturanlar, sahilde yürüyenler, denize girenler, banklarda kitap okuyanlar, Ama galiba burayı bu kadar enerjik yapan birbirine daima gülümseyen Moda’lılar.

‘Van Kahvaltısı’ yapacağız bugün, başımızın üzerinde asma yapraklarının arasından sarkan üzümlerin altındaki tahta masalarda. Tam bir aile işletmesi gittiğimiz yer. Hatta öyle ki kahvaltı için mekana gelen kuzenlerini bile mekanın yoğunluğundan dolayı içerde çalıştırıyorlar. Sahil on adımda ulaşabileceğiniz kadar yakın. Bu da kahvaltı sonrası için güzel bir yürüyüş demek aynı zamanda.

Görüşmediğim eski bir dostumla buluşacağım burada. Mekan, Moda’da olunca ve adı da Moda Van Kahvaltı salonu olunca menüde Moda Kahvaltısı ve Van kahvaltısı adlı 2 çeşit sunu var. Normalde Van kahvaltısında olan murtuğa, kavut, cacık ve kavurmalı yumurta burada ekstraya giriyor. Adına niye Moda Van Kahvaltı salonu demişler bilmiyorum ama burası aslında tam bir kahvaltı salonu. Ortaya bir Van Kahvaltısı alıyoruz biz. Yanına da sade bir menemen. Her şeyi paylaşacağız bugün, masada ne var ne yoksa.

Ne çok zaman oldu görüşmeyeli. En son bir şey istemiştim ondan ‘kendin hallet uğraşamam şimdi’ demişti bana. Ne çok kırılmıştım o gün. Sonra kırıvermiştim onu ‘sen ne biçim bir adamsın, bu mu senin dostluğun’ diye. Şimdi aynı sofrada aynı sahanın içine kırılmış menemeni ortaklaşa yiyoruz. Hatta kimi zaman çatallarımız çarpıyor birbirine. Ben mi onu az dinlemişim O’mu beni az anlamıştı. Büyüdük mü, öğrendik mi hatta gördük mü bu süre içinde bilmem ama üç yıl görüşmedik bu saçmalık sonucu.

Üç yıl sonunda bir açılışta tesadüfen karşılaştık, ilk merhaba benden gitti O’na. Gece boyunca gözleriyle takip etti beni. Ne zaman kafamı çevirsem göz göze geldik. Belliydi, artık konuşmalıydık. Hatta bir kahvaltıyla sonlanmalıydı bu ve Moda güzel bir fikirdi.

Şimdi güzel, içtenlikle gülümsüyoruz birbirimize çaylarımızı yudumlarken. Hatta gözlerine baktığımda kendimi içimde hissediyorum.  Mekanın, mutfağa en uzak noktasındaki masasında olmamıza rağmen çay bardaklarımız bile hep dolu. Doymazsak diyorum, bir şeyler daha mı istesek? Sen seversin diyor sosis alalım mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder