Sizde benim gibi kahvaltıyı çok sevenlerden misiniz? Hatta işi abartıp Pazar kahvaltılarını bir ayin gibi yapanlardan mısınız?
Masanın bir ucundan diğer ucuna uzanan kolların birbirine karıştığı, çayı biten, ekmek isteyen, tuz bekleyen, sayıca çok ama kalabalık gelmeyen, herkesin cümlelerinin birbirine karıştığı ama gürültülü olmayan.. İnanın sabah kahvaltılarından daha güzel bir öğün yok benim hayatımda...
Bu nedenle de, upuzun masaların üzerinde duran şık tabaklardaki sıradan yemeklerden azar azar tabağıma aldığım, kırmızı rujlu kadınların topuklu ayakkabıları ile çimenlerde yürümeye çalıştığı, garsonların adını bile bilmediğim,ben terliklerimi çıkartıp çimenlere basarken yan masadaki kadının, çimenlere oturan oğluna neredeyse çığlık atarak ‘kalk yerden kirlenecek üstün’ bağırtısını duyduğum yerlerden oldum olası kaçtım.. O yüzden de evimde ya da bir dostumun veya ailemin evinde değilsem gittiğim yerin hep önemi oldu.